Bolu Masaj Salonu Masöz Şule

Bolu Masaj Salonu

 

Beni dinlemeyi bırakmış, omzumun üstünden ileri bakıyordu. Yumruklarımı sıkıp geri döndüm. Bir kuzey Afrikalı. Goutte-d’O/a adım attığımızdan beri bizi izliyordu. Daha çok, beni izliyordu. Bakışlarını üzerimden bir an olsun çekmemişti. Ne de gülümsemesini. Bizlere hizmetini sunuyordu. Ben, senin karıyı düzmek, eğer istersen. Bende alet dev gibi. Bakabilirsin. O işi senin adına yapabilirim, eğer sen istersen. Karım düzdürecek birini arıyorsun, biliyorum, sizleri tanırım ben. Bizde insanlar insanlara hâlâ iyi davranmayı sürdürüyor. Orada hâlâ çok eski Fransa’yı yaşıyor insanoğlu. Bu deyimi, ‘eski Fransa’ deyimini bilir misiniz?” Sömürülme edimini sömürüyorsunuz. Omzuma bir elin arkadaşça konduğunu duyumsadım. Bolu Masaj Salonu

Bolu Masaj Salonu

Bir şey söylemiş olduği falan yoktu. Onun yanmda bu leş kokularını salan bendim, ben, Jacques Rainier, o değil. Otuz yaşlarmda vardı, inceydi, ayağma, kalçalarına sıkı sıkıya yapışmış bir blucin giymişti. Sırtında da, üzerine kabuk gibi geçmiş, sarı-kırmızı bir tişört vardı. Burada, kendi evindeydi. Bolu Masaj Salonu Demek istediğim, benim içimde kendi evindeydi. Kim bilir yaşamını böyle kazanıyordu. Kadınlardan değil. Kocalarından. Yabancı proletaryanın syaşamülmesi, syaşamülenler açısından kimi zaman garip biçimlere bürünüyor. Ve syaşamülme alışkanlığını edindiğinizde de, sömürülmeden nihayetinde kazanç sağlamaya başlıyorsunuz.  “Eski Fransa, eskiden olduğu benzer biçimde, demektir. Ne bileyim, eski oyunlar gibi biraz. Hepimiz, Martinik’te hâlâ 18. Yüzyıl şarkılarını söyleriz.

 

Laura susuyordu. İncinen gururu, durumu kavrayamaması, benim yabanıllığım, karşılaştığı adaletsizlik yüzünden hemen hemen gaslınden yaşlar boşanacaktı. Kendime karşı duyduğum öfkenin ve kinin dışavuran belirtileri, maskarası çıkmış yüce ilkelere sığman, insanlara yukarıdan bakan insanlara özgü belirtilerdi. Bir yerde patlayacağımızı biliyordum, gene de asansöre kadar ikimizin de kendimizi tutacağımızı düşünüyordum. Bolu Masaj Salonu Gelgelelim, haftalardır her gün giderek kendime daha da yabancılaşıyordum, oysa bir çiftin hayatında, eşlerden birinin, kendine göstermediği sabrı ve hoşgörüyü karşısında-kinden beklemesi kadar insanlık dışı -veya insana özgü, çünkü ne yazık ki bu ikisi bazen aynı kapıya çıkıyor- bir davranış düşünülemez. Elimi anahtara doğru uzatmıştım ve kapıcının yüzündeki ifadenin birden donuklaştığım fark ettim, ki bu onda, her zaman derin bir şaşkınlık içine düşme belirtisidir.