Bolu Mutlu Son Masaj Salonu

Bolu Mutlu Son

Sıcak bir yaz akşamı, şehir merkezinde şık bir kafe…

#

“Julie, ne–” Marianne’in sözü, bir motosikletin gürültüsüyle kesildi. Bense derhal sese Bolu Mutlu Son  doğru kafamı çevirdim. O hız makinelerine aşık olduğumu herkes bilir. Tuhaftır ki, gözlerim yalnız birkaç metre öteye park eden o yeşil canavara değil, aynı zamanda sürücüsüne de takıldı. Açıklayamadığım bir kuvvet beni dürtüyordu. Sıkı deri giyim içindeki adamdan gözlerimi alamıyordum.

Bolu Mutlu Son

Ayaklarını yere koydu ve motoru kapattı. Birden kaskını çıkarıp omuz  Bolu Mutlu Son hizasındaki sarı saçlarını sallayarak düzelttiğinde ise hipnotize olmuş benzer biçimde hissettim. Sırtımdan bir ürperti dalgası geçti. Gözlerimi yukarı kaldırma arzusuna daha çok dayanamadım ve pek tereddüt etmeden yüzüne baktım. Bakışlarım onunkilerle buluştuğunda vücudumdan bir elektrik akımı geçtiğini hissettim. Ciğerlerim bu duruma itiraz ederek beni uyarmasa nefes almayı bile unutacaktım.

“Pardon, bir şey mi demiştin?” Dikkatimi yine dostlarıma çevirdim. Neler döndüğünü anlayan gülümsemelerle bekliyorlardı. Yanaklarım kızardı. Soğutulmuş beyaz şarabımdan büyük bir yudum aldım. Boğazımdaki kuruluk hissi derhal rahatladı.
“Stephen’la aranız iyi mi diye soracaktım.” dostumın bu sözleri, az önce yaşadığım harika hislerin birden yok olmasına niçin oldu. Bir tek içimde üzüntü ve ağzımda şarabın acı tadı kaldı

Bolu Mutlu Son

Bay Seksi benim üzerimdeki etkisini duyumsayabiliyordu sanki. Bunu, kalbimin daha da hızlı atmasına yol açan gülümsemesinden anlıyordum. Gözleri gözlerime kilitlendiğinde, deri kıyafetinin fermuarını çıldırtırcasına yavaşça indirdi ve göğsü ortaya çıktı. Ağzım kupkuru olmuştu. Bunlar yetmezmişgibi, kıyafetin kollarını da çekiştirmeye başladı ve kısa süre sonrasında üstü çırılçıplak kaldı. Terli vücudu akşam güneşi altında parıldıyordu. Meme Bolu Mutlu Son uçlarım dikleşmişti. Aniden fark ettim ki, sırf bana bakarak bacaklarımın arasındaki bölgenin ıslanmasına yol açmıştı.
“Aloooo!” diye bir ses duydum. Simone beni gerçekliğe çağırıyordu. Büyü bozulmuştu, normal bir halde nefes alabildim. “Nerelere gittin sen?”
“Pardon, bir şey mi demiştin?” Dikkatimi yine dostlarıma çevirdim. Neler döndüğünü anlayan gülümsemelerle bekliyorlardı. Yanaklarım kızardı. Soğutulmuş beyaz şarabımdan büyük bir yudum aldım. Boğazımdaki kuruluk hissi derhal rahatladı.
“Stephen’la aranız iyi mi diye soracaktım.” dostumın bu sözleri, az önce yaşadığım harika hislerin birden yok olmasına niçin oldu. Bir tek içimde üzüntü ve ağzımda şarabın acı tadı kaldı